Fraud ve Farkındalık Nedir? Nasıl Olur?

  • 17 Kasım 2025

Her yıl kasım ayında dünya genelinde kutlanan “Fraud Awareness Week”, kurumlarda dürüstlük kültürünü güçlendirmeyi ve çalışanlarda farkındalık oluşturmayı amaçlıyor. Suistimalin finansal kayıpların yanı sıra güven ve itibar kaybına da yol açması suistimalle (fraud) mücadelenin kurumlar için önemini artırmaktadır. The Association of Certified Fraud Examiners (ACFE) tarafından her yıl yayınlanan “Uluslara Rapor” isimli çalışmada dünyanın çeşitli bölgelerinden derlenen suistimal vakaları hakkında istatistikler ve bu vakalardan çıkarılması gereken derslerle ilgili çok kıymetli bilgiler yer alıyor. 2024 yılında yayınlanan raporda 138 ülke veya bölgeden 1.1921 suiistimal vakasının toplam 3.1 milyar USD kayba yol açtığı belirtiliyor.

Suistimal (fraud), kişisel çıkar elde etmek amacıyla kurumun veya üçüncü kişilerin zararına yapılan kasıtlı eylemleri ifade eder. Bu eylemler; sahte belge düzenlemek, varlıkları zimmete geçirmek, yetkisiz işlemler yapmak ya da çıkar çatışmasına yol açmak gibi farklı biçimlerde karşımıza çıkabilir. ACFE’ye göre bir suistimal vakası suiistimal üçgeni adı verilen baskı, fırsat ve rasyonelleştirme unsurlarının bir araya gelmesiyle mümkün olur.

Baskı; kişinin finansal sıkıntılar, performans hedefleri, kişisel beklentiler veya ailevi sorunlar nedeniyle hissettiği stres ve motivasyonu ifade eder. Fırsat ise suistimalcinin kontrol eksiklikleri, görevler ayrılığına uyulmaması veya zayıf gözetim mekanizmaları nedeniyle suistimal gerçekleştirme imkanı bulmasıdır. Rasyonelleştirme ise kişinin kendi eylemini haklı gösterecek bir mazeret üretmesi anlamına geliyor.

Bu üç unsur bir araya geldiğinde, en güçlü kurum kültürlerinde bile riskler oluşabilir. Bu yüzden suistimalleri önlemenin yolu yalnızca denetim ve kontrol süreçlerinden değil, aynı zamanda etik değerleri güçlü bir kurum kültüründen geçer.

Birçok suistimal vakasında olayın ortaya çıkmasından önce dikkatli bir gözle fark edilen küçük işaretlere rastlanıyor. Bu işaretlere “kırmızı bayraklar” diyoruz. Bu kırmızı bayraklar tek başına bir suistimal vakasının yaşandığını göstermese de birden fazla kırmızı bayrağın gözlemlenmesi suistimal yaşanması riskinin yüksek olduğunu gösterebilir. ACFE tarafından hazırlanan raporda suistimalcilerin yüzde 39’unun geliriyle uyumsuz yaşam tarzı gösterdiği, yüzde 27’sinin finansal zorluklar yaşadığı belirtiliyor.

Aşağıdaki örnekler suistimal vakalarında en çok rastlanan kırmızı bayraklar arasında sayılabilir:

  • Maddi imkanlarının ötesinde yaşamak
  • Finansal zorluklar
  • Tedarikçi müşterilerle olağan dışı yakınlık
  •  Görevlerini paylaşmakta isteksizlik
  • Kolay öfkelenmek, şüphecilik, aşırı savunma refleksi göstermek
  • Kuralları zorlayan tavırlar
  • Korkutma veya otoriteyle sindirme eğilimi
  • Boşanma ve ailevi sorunlar
  • Maaş ve yan haklara ilişkin sürekli belirgin ve sürekli şikayetler
  • Bağımlılık sorunları
  • İşyerinde aşırı baskıya maruz kalmak
  • İzin kullanmaktan kaçınmak

Suistimaller yalnızca teknik kontrollerin zayıflığından değil, aynı zamanda kurum kültüründeki küçük boşluklardan da beslenir. Bu nedenle güçlü bir iç kontrol yapısı kadar, etik değerlere dayanan bir çalışma kültürü de kritik öneme sahiptir. Şirketlerde denetim ve güvence fonksiyonları riskleri azaltmak için çalışsa da her çalışan kendi görev alanında ilk savunma hattını oluşturur. Günlük akışta fark edilen bir tutarsızlık, küçük bir şüpheli davranış veya süreç dışı bir talep, çoğu zaman büyük risklerin erken göstergesi olabilir.

Bireysel sorumluluk, her işte “doğru olanı yapmak” anlayışıyla başlar. Şeffaflık, açıklık, süreçlere bağlılık ve etik duruş; sadece kurumun değil, çalışanların da itibarını korur. Bu yüzden riskli durumlarda tereddüt etmek yerine, ilgili birimlerle iletişime geçmek, küçük bir endişeyi bile kayıt altına almak ve gerektiğinde bildirim mekanizmalarını kullanmak, kurum kültürünün en değerli unsurlarıdır. Sonuçta güven, kontrolü dışlamaz; tam tersine güçlü kontroller sağlıklı bir güven ortamının temelini oluşturur.